Sarai Sierra cinayetiyle ortaya çıkan gerçek…
Sarai Sierra’nın cesedinin bulunmasıyla gündeme gelen İstanbul’un tarihi surları; karanlık, kirli ve yıkık görüntüleriyle dikkati çekiyor.
Amerikalı turist Sarai Sierra cinayetiyle ilgili soruşturmalar sürerken,akıllara “Her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği Topkapı Sarayı’nın arka bahçesinde nasıl böyle bir olay yaşanabilir?” sorusunu getirdi.Olayla birlikte bu tarihi mekanların, acil olarak kapsamlı bir restorasyon çalışması ve çevre düzenlemesine ihtiyaç duyduğu gerçeği gözler önüne serildi.
Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı ve M.Ü. İstanbul Araştırmaları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Bozlağan, Amerikalı turist Sarai Sierra’nın öldürülmesinin kamuoyunda derin bir etki bıraktığını belirtirken, “Devlet, olayın aydınlatılması için ilgili birimleriyle olağanüstü bir çalışma içerisinde. Bu menfur cinayet, İstanbul’a gönül verenlerde Saray-ı Topkapı’ya dair soruların tekrar gün yüzüne çıkmasına vesile oldu. Her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği Topkapı Sarayı’nın arka bahçesinde nasıl böyle bir olay yaşanabilir? Saray’ın ön bahçesi gayet bakımlı ve nezih iken, arka bahçesi nasıl bu kadar ıssız, bakımsız ve güvensiz olabilir? Dünya üzerinde ancak birkaç ülkede bu kadar kıymetli bir saray kompleksi varken ve hepsi de muntazam bir şekilde muhafaza edilirken, Topkapı Sarayı daha fazla ihtimamı hak etmiyor mu?” sorularını sordu.
İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili ise yaptığı açıklamada, İstanbul’da tarihi surların Kara Surları, Haliç Surları ve Marmara Surları olmak üzere üçe ayrıldığını, uzunluk ve tarihi açıdan da surların büyük öneme sahip olduğunu belirtti.
Marmara Surları’nın son dönemde önem kazanmaya başladığını çünkü surların tehlikeli hale geldiğini ifade eden Bilgili, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Surlarda bir acilen yapılması gereken, bir de hemen başlanılması gereken ama uzun sürecek bir iş var. Acilen yapılması gereken iş, surların çevresi temizlenerek gezilebilir bir güzergaha dönüştürülebilir. Bu hemen yapılabilir. Bunun için çok büyük vakte ve maddi güce gerek yok. Bunu yaptığımızda aynı zamanda surları gezilebilir hale getirmiş olacağız, ayrıca bir turizm ürününü de ortaya koyacağız. Hem güvenlik kendiliğinden sağlanmış olacak hem de buraları gezilebilir turizm mekanı haline getirmiş olacağız. Bir taraftan da restorasyon çalışmalarını başlatmak gerekir. Bu çalışmalar uzun zaman alabilir ama başlatmak gerekiyor. İkisi aynı anda olursa, buraları tehlikeli bir bölge olmaktan kurtarırız. Bir kazanıma dönüştürürüz, turizm ürünü haline gelir. Çünkü insanlar surların etrafında gezdiğinde bu şehirle ilgili o kadar çok bilgi ve belgeye rastlayabilir ki, çok keyifli bir turizm güzergahı haline gelir.”