İspanya La Liga ve Şampiyonlar Ligi’nde müthiş maçların geride kalmasının ardından gözler 19 Nisan’da Real Madrid ile Barcelona arasında oynanacak İspanya Kral Kupası finaline çevrildi.
Deneyimli futbol adamı Hürser Tekinoktay, geçtiğimiz hafta yaşanan müthiş maç temposunun ardından elclasico.biz internet sitesine değerlendirmelerde bulundu.
1)İlk olarak hafta içi Real Madrid maçını ele alırsak, 2-0’lık Borussia Dortmund mağlubiyetini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Real Madrid için ilk maçta 3-0’ın avantajı, turu açabilecek bir skordu. Fakat futbolda rakibi hafife almak çok tehlikelidir. Bir anda her şey elinizden gidebilir. Real Madrid maça başlarken turu geçtim düşüncesindeydi. Maçın başında penaltı kaçırdılar.2-0 geriye düşüncede turu kaybedebiliriz diyerek oyuna asılmaya başladılar. Genel anlamda söylersem, Real’in büyük takım olması, savunma anlayışını iyi yapması turu getirdi. Yoksa hınca hınç dolu olan Signal Iduna Park Stadında 60 dakika 0-2′yi başka bir takım idare edemeyebilirdi.
2)Cristiano Ronaldo’suz bir Real Madrid izledik. Borussia Dortmund’un uzatmalar için 1 gole daha ihtiyacı vardı. Ancelotti ısrarla Cristiano Ronaldo’yu oyuna almadı. Sizce 1 golü riske atıp Cristiano Ronaldo’suz da mı kazanırım demek istedi, yoksa Ronaldo’nun sakatlığını mı riske atmak istemedi?
Oyun 2-0 olduğunda risk teşkil eden bir durum ortaya çıktı. Fakat skor 2-0 olduktan sonra sonra oyunun senaryosunda Borussia Dortmund’un etkisi biraz daha azaldı.Ancelotti de skoru rakip için 2 golde tutabileceğini anladı ve öyle devam etmek istedi. Buradaki asıl önemli olan Ancelotti’nin maçın 2-0 bitebileceğini görmesidir.Real Madrid 1 gol daha yese maç zaten uzatmaya gidecekti. Bana göre Cristiano Ronaldo’yu,Dortmund 3.golü atsaydı ancak o zaman oyuna almayı düşünmesi daha mantıklı olurdu.
Bakınız ayrıca maç 2-0 oldu. Ve Ancelotti oyuna Cristiano Ronaldo’yu alsaydı bu sahadaki ”oyuncularıma güvenmiyorum” veya “Cristiano’suz takımın gerisi sıradan” algısı yaratabilirdi. Buda beraber çalıştığı diğer oyunculara ve takıma haksızlıktı.
Sahadaki oyuncularına güvenmesi lazımdı.2-0 en azından bu riske değer bir skordu.Ve doğrusunu yaptı. Hem turu hem de tüm takımı kazandı diyebiliriz.
3)Atletico Madrid evinde Barcelona’yı ağırladı.1-0’lık bir skordu. Fakat net bir skorla kazandılar diyebiliriz. Baştan sona oyunun hegemonyası Atletico Madrid’e aitti. Maçı nasıl değerlendirebiliriz?
Maç gerçekten inanılmaz güzel bir maçtı. Aynı ülkenin iki takımı değilde, iki ayrı ülkenin takımı gibiydiler. Barcelona bildiğimiz ”Barcelona oyununu” oynamaya çalıştı. Atletico Madrid ise biraz Arjantin, biraz Brezilya birazda İtalyan takımı gibi oynadı. Atletico Madrid teknik direktörü Diego Simeone Arjantinli, yıllarca İtalya ve ispanyada top koşturdu. Biliyoruz ki İnter ve Lazio’da 6 sezon oynadı. Keza kendisi,Atletico Madrid’in en büyük futbolcularından birisi kabul edilir. Efsane Arjantin milli takımının da eski kaptanı Simeone’nin takımı Atletico Madrid Latin Futbolu gibi saldırıyor, İtalyan ekolü gibi defans yapıyor, İspanya ekolünün ritmleriyle de oynuyor. Diego Simeone’nin iki yıldır, dar ve deneyim açısından şampiyonlar liginde neredeyse hiç tecrübeli olmayan oyuncu kadrosuyla yaptığı işleri gerçekten ‘’muazzam’’ olarak değerlendiriyorum. Atletico Madrid’in başkent ekibi olmasının yanında Real Madrid’den farklı bir kültürü var, ateşli bir taraftara sahipler, Diego Simeone de Atletico Madrid’e çok yakışıyor.
4)Messi 6,5 km koştu. Pinto’dan sonra en çok koşan oyuncu. Yani en az koşan 2.oyuncu konumunda. Eleştiriler sadece Messi’ye değil keza Xavi, İniesta, Neymar, Fabregas neredeyse sahada yoktular. Sizce Atletico Madrid müthiş oyunuyla Barcelona’yı mı oynatmadı? Yoksa Barcelona gerçekten vasat bir futbol mu sergiledi?
Atletico Madrid oyuna korkunç bir ’hücum pres’le başladı böylece Barcelona pas yapamadı,istediği oyunu kuramadı. Daha doğrusu Atletico Madrid, yaptığı presle Barcelona’ya pas yaptırtmadı. Böylece Barcelona topu arka taraf ve orta saha da oyunu istediği gibi kuramadı. Maçı İtalyan kanalından takip ettim. İtalyanlar da oyuna müthiş şaşırdılar. Özellikle hücum preslerini epey analiz ettiler. Gerçekten Atletico Madrid maçın her dakikasında durmadan pres yaptı.
Sonuç olarak,Barcelonalı futbolcular öne her zaman alışmış olduğu gibi rahat top çıkaramadı. Oyuna hakim olamadılar, oyuna ısınamadılar, rakiplerinin oyununa karşı tepki veremediler. Normalde kontra atakta dünyanın en önde gelen takımlarından birisi Barcelona’dır. Ancak karşı atağa geçmek için var olan oyun becerileri kısıtlandı. Bu Atletico Madrid’in başarısıdır. Bu yüzden Messi’nin ve diğerlerinin top alamamasını ‘’Atletico’nun futbolu ve takım olarak hem ön tarafta hem de sahanın her yerinde yaptığı baskıya’’ bağlıyorum.
5)Son olarak Lig’de kıran kırana bir mücadele var. Atletico Madrid 79 puanda lider konumda. 33.haftaya giriyoruz. Atletico Madrid, Barcelona ve Real Madrid’i nasıl değerlendirebiliriz?
Atletico Madrid Şampiyonlar Ligi’nde yenilmeyen tek takım durumunda.İspanya Liginde de en az mağlubiyet gören takım Atletico Madrid. Bence şu saatten sonra lig için bir adım öndedir. Fakat şöyle bir durum var,Atletico Madrid’in aynı anda La Liga ’da lider ve Şampiyonlar Liginde de finale doğru bu yolda giriş yapması bence en büyük dezavantajı. Atletico Madrid’in aynı anda hem La Liga’yı hem de Şampiyonlar Ligi’ni alması imkânsız değil. Ama Belirtmem gerekir ki gerçekten zor.
İkisinden birisinde tökezlerse bir diğerini alabilme ihtimali bayağı yüksek olabilir.
Fakat çok üst düzey deneyimli oyuncuları olmadan aynı anda ikisini birden almaları büyük mucize’’ olur.
Umarım hak ederler ve başarırlar.