Romantik Balayı Turları için Avrupa’nın en gözde bölgeleri;
Hayalindeki balayı tatilini çok uzakta aramayanlar için Avrupa’nın en çok ilgi çeken balayı bölgelerini sizler için derledik.
Brugge: Büyük şehirlerden ziyade küçük bir yerde huzurlu bir balayı istiyorsanız burası tam size göre! Venedik’in bir gıdım daha küçüğünü düşünün, öyle bir yer işte. Küçük, Arnavut kaldırımlı sokaklarında gezebilir, şarap eşliğinde kanal turu yapabilir, ruhunuzu klasik müzikle besleyebilir, Orta Çağ’dan kalma mimarisiyle büyülenebilir, 13. yüzyıldan kalma Çan Kulesi’ne çıkıp, şehre yukarıdan bakıp burada yaşama hayalleri kurabilirsiniz.
Toscana: İtalya’da balayı denilince, akla ilk ya Roma ya da Venedik gelir. Amacımız tabii ki bu güzellikleri görmezden gelmek değil ama Toscana gibi bir gerçek de var. Bu yüzden bu önerimiz biraz daha alternatif bir balayı arayışında olan arkadaşlarımıza gelsin. Bu bölgede, başrolde aşk ve şarap var; daha ne olsun! Bu bölgeye gidip de adını sevdiğimiz şehir Siena’yı görmeden, Lucca’nın dar minik sokaklarında dolaşmadan, dünyanın en tanınan şarabı Chianti’den içmeden, sizi hem bağlarda gezdirecek hem de size ikramlarda bulunacak şarap turlarına katılmadan, Pisa’ya çıkmadan dönmeyin.
Santorini: Balayı çiftlerinin son gözdesi. Şarabınızı alıp gün batımını izleyebileceğiniz en iyi nokta Oia’ya çıkın, Santorini krateri ve ortasında bulunan adalara düzenlenen turlara katılın, kayalar içine gömülü beyaz evleri fotoğraflayın, tüm adayı görebilmek adına atv kiralayın. Bakmayın minik bir ada olduğuna; gece eğlencesi, barları, tavernaları, kulüpleri ile büyük şehirlere taş çıkartır. Akşama kadar depolayacağınız enerjiyi, gece salıverin gitsin!
Prag: Romantizmin dibine vuracağınız bir başka şehirdeyiz şimdi; Prag’da. Eğer aşırı yoğun bir stres ortamından geliyorsanız; söz-nişan-düğün yüzünden yaptığınız tartışmaların, pazarlıkların haddi hesabı yoksa bu şehir size cillop gibi gelecek. Prag, Avrupa’da tarihi dokusu hiç bozulmamış bir şehir olarak hem gözünüzü hem de gönlünüzü açacak. Rahatlama, stres boşaltma bu şehirde garanti diyebiliriz. Vltava Nehri kenarında oturup dinlenebileceğiniz mekanlar, Charles Köprüsü üzerinde yapacağınız yürüyüşler, sokaklarda hiç kesilmeyen müzikler, Petrin Tepesi’ndeki gül bahçeleri, Astronomik Saat Kulesi’nin ihtişamı, sanata doyamayacağınız galeri ve müzeler size iyi gelecek.
İbiza: Mükemmel bir balayı için İspanya’yı atlamak olmaz. İsterseniz Barcelona’ya gidip hem şehir hayatını yaşayın hem Flamenko geceleriyle romantizmin keyfini çıkarın. Ama bizim önerimiz yaz aylarına bir gıdım daha yakışır İbiza. İspanya’da Balear Adaları’nda bulunan ada, Avrupa’nın son yıllardaki gözdesi. Tatil boyunca keşfedeceğiniz plajlar en büyük eğlenceniz olabilir. Özellike Cala Bassa, Cala Comte, Cala Salada sahilleri uçsuz bucaksız plajlarıyla sizi alt üst edecek. Atlantis koyunu da atlamamakta fayda var. Diğer eğlenceniz de şüphesiz pek hareketli gece hayatı olacak. DJ şovları, partiler ve mekanın atmosferi kurtlarınızı dökmekte yardımcı olacak.
Dubrovnik: Çok uzağa gitmeye gerek yok, burnumuzun dibinde de olağanüstü şehirler var. Bunlardan biri de manastırları, müzeleri, kaleleri ve kiliseleriyle es geçemeyeceğimiz Dubrovnik. Bu saydıklarımız ilginizi çekmiyorsa yine size vaad edeceğimiz plajlar var. Bu da olmadıysa tekne ile üç adalar turuna çıkabilir, Cavtat Balıkçı kasabasına gidebilir, sokakları arşınlayabilirsiniz. Dubrovnik’in eğlencesi de Old Town’dan soruluyor. Oradaki mekanların birçoğu geç vakitlere kadar açık ama bizim bir önerimiz var: Hemingway Bar Hazır gitmişken komşu ülke Karadağ’ı günü birlik gezebilirsiniz ya da Mostar’a gidip meşhur Mostar Köprüsü’nü görebilirsiniz.
Viyana: Mozart’ın doğduğu ve operanın başkenti sayılan Viyana’yı es geçecek değildik. Daha çok denizli/kumlu/güneşli bir tatil değil de şehri ve sokaklarını keşfedebileceğiniz bir şehir istiyorsanız, en ideal şehir Viyana. Hem sizi İstanbul kadar rahatsız edecek şehir gürültüsü falan yok. Her yer son derce güvenli ve temiz. Özellikle sanata, müziğe düşkün bir çiftseniz buraya bayılacağınıza eminiz! Museum Quarter’da gün boyu dolaşıp büyük avlusundaki mekanlarda yiyip içebilir; “Ring” dedikleri, sarayların, müzelerin ve tarihi binaların yer aldığı caddede yürüyüşler yapabilir; klasik müzik dinletilerine katılabilir; Before Sunrise’dan esinlenerek nostaljik tramvaya binip şehri turlayabilirsiniz.
Kaynak: Çağla Gillis / listelist.com