Anamur’daki Mamure Kalesi, Akdeniz’in binlerce yıllık tanığı. Romalılardan Karamanoğullarına kadar çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan Anamur’daki Mamure Kalesi, 23 bin 500 metrekarelik yüz ölçümü ve görkemli yapısıyla dikkati çekiyor.
Doğu Akdeniz’in kıyısındaki 23 bin 500 metrekarelik alanıyla Türkiye’nin en büyük kaleleri arasında yer alan Mersin’in Anamur ilçesindeki Mamure Kalesi, çok sayıda medeniyetin izlerini taşıması ve görkemli yapısıyla ilgi odağı oluyor.
Mersin-Antalya karayolunun yanında deniz kıyısında yer alan kale, 3. veya 4. yüzyılda Akdeniz ve Kilikya ticaret yollarını gözetlemek için Romalılar tarafından inşa edildi. Kale, savunma açısından son derece önemli bir konuma sahip olması dolayısıyla Romalılardan Karamanoğullarına kadar çok sayıda medeniyete ev sahipliği yaptı. Birçok kez saldırıya uğrayan kale, 12. yüzyılda Kilikya Ermeni Krallığı döneminde onarıldı.
Anamur’daki Mamure Kalesi, Akdeniz’in binlerce yıllık tanığı
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından 1221 yılında fethedilen kale, Selçukluların zayıflaması sonrası bölgedeki Hristiyan birlikler tarafından kontrol altına alındı.
Bölgeyi Türklerin hakimiyetine almak isteyen Karamanoğlu Mahmut Bey ile ordusu tarafından kuşatılan ve 14. yüzyılda yeniden kazanılan kale, onarıldıktan sonra “Mamure” adını aldı. Mahmut Bey, kalenin içerisine yüzyıllardır ibadete açık olan, tek minareli camiyi inşa ettirdi.
Deniz kıyısındaki 23 bin 500 metrekarelik görkemli alanıyla ünlenen Mamure, daha sonra uzun yıllar Osmanlı Devleti’nin en önemli kalelerinden biri olarak öne çıktı.
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde
Bugüne kadar korunan en büyük Orta Çağ kalelerinden biri olan Mamure, masmavi deniz manzarası, 39 kulesi, kaleyi bütünüyle dolaşan burçları, zamana direnen dendanları (kalelerde askerlerin sığınıp ok attıkları yer), sarnıçları ve hamam kalıntılarıyla görenleri cezbediyor.
Mamure Kalesi, ev sahipliği yaptığı Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlılar gibi birçok uygarlığın farklı ve ilginç mimarilerinin bir arada olmasıyla da arkeolojik anlamda büyük önem taşıyor.
Bundan dolayı 2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan ve şu an restorasyon çalışmaları sürdüğü için ziyarete kapalı olan kale, sadece dışarıdan gezilebilmesine rağmen çok sayıda tarih ve fotoğraf meraklısını ağırlıyor.