Arslantepe Höyüğü Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Marcelle Frangipane, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunan höyüğün, ünik kerpiçten sarayı ve tarihi geçmişiyle daimi listede yer alması gerektiğini belirtti.
Malatya’ya 7 kilometre uzaklıkta, Fırat Nehri’nin batı kıyısında bulunan Arslantepe, yüksek tarım potansiyeli, sulak alanları ve nehrin taşkınlarından korunan yapısı sayesinde, binlerce yıl insanoğluna kucak açmış tarihi mekanlar arasında yer alıyor.
Geç Kalkolitik Dönem’den Demir Çağı’na kadar geçen tarihsel sürecin buluntularına rastlanan Arslantepe, Hititler’den Roma ve Bizans’a kadar birçok medeniyetin izlerini taşıyor.
Yaklaşık 58 yıldır sürdürülen kazı çalışmalarıyla girişinde Geç Hitit dönemine ait, aslan ve devrilmiş kral heykellerinin bulunduğu höyükte, yağmur drenaj hattı gibi altyapısı bulunan kerpiçten sarayı ve 2 bini aşkın mühürle, Anadolu’nun en eski şehir devletlerinden birinin yapıları ortaya çıkarılıyor.
Duvarlarındaki siyasi gücün tasvir edildiği renkli figürler ve rölyef levhalarla erken devlet sisteminin izlerini barındıran Arslantepe’de, Mezopotamya’dakilerle benzerlik gösteren çok sayıda çanak ve çömlek de kazılardan çıkan eserler arasında yer alıyor.
İtalya Roma La Sapienza Üniversitesi tarafından 1961’den bu yana kazı çalışması yapılan alanda, merkezi devlet sistemine geçişe tanıklık eden bulgular ortaya çıkarıldı.
Kerpiç saray kompleksi, gıda dağıtımında kullanılan mühürleme sistemi, dünyada bugüne kadar bulunabilmiş en eski kılıçlar, devlet sisteminin burada ortaya çıktığını gösteriyor.
UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne 2014’te alınan Arslantepe Höyüğü’nün, kalıcı listeye dahil edilmesi için çalışmalar yapılıyor.
Kazı Heyeti Başkanı, Roma La Sapienza Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Frangipane, AA muhabirine yaptığı açıklamada, höyükte 58 yıldır kazı çalışmalarının yürütüldüğünü, kendisinin de 44 senedir Malatya’da bulunduğunu söyledi.
Bu yıl kazı sezonunu tamamladıklarını anlatan Frangipane, “Burada çok güzel sonuçlar aldık. Sadece Türkiye, Malatya için değil, dünya için çok önemli bulgulara rastladık. Burada tarih çok uzun. Milattan en az 6 bin yıl önce başlıyor. Bunu biliyoruz, seramik çıkıyor, altında daha eski tabakalar var. Dolayısıyla işimiz devam edecek. Burada milattan önce 4 bininci yılı çok iyi biliyoruz, açık kazı yaptık, bütün kronolojiyi ve tarihi biliyoruz. Bununla ilgili de çok önemli buluntular var.” dedi.
Bu yılki kazılarda höyüğün batı kısmındaki bir konutun odasında 6-7 yaşlarında bir çocuğa ait olduğu değerlendirilen iskelet bulduklarını dile getiren Frangipane, kolları ve boynunda küçük boncuklardan bilezik ve kolyeler bulunmasının çocuğun önemli bir aileye mensup olduğunu gösterdiğini bildirdi.
Frangipane, höyükte seramik parçaları, fincan, ok ucu gibi çeşitli kalıntılar da bulduklarını, çalışmalara gelecek yıl kaldıkları yerden devam edeceklerini dile getirdi.
“Kerpiçten saray ünik”
Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi adına Portekiz’den gelen uzman Mariana Correia başkanlığındaki heyetin, höyüğün UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınması için tavsiyede bulunmak, 2020’deki UNESCO değerlendirmesine rapor hazırlamak üzere burada incelemede bulunduğunu hatırlatan Frangipane, sürecin devam ettiğini söyledi.
Höyüğün önemine işaret eden Frangipane, “Arslantepe UNESCO’da olmalı çünkü bu kerpiçten saray ünik bir yapı. Dünyada böyle koruma yok. Duvarlar 2-2,5 metre yüksekliğinde duruyor, orijinal sıva ve resimler var. Bunu koruyoruz ve şimdi burası açık hava müzesi oldu.” diye konuştu.
Frangipane, daha önce höyüğün çevresinde gerekli düzenlemelerin yapılarak kerpiç sarayın üzerinin kapatıldığını belirtti.
“Hayatım burada geçti”
Höyüğün, ünik kerpiç sarayı, uzun tarihiyle büyük önem taşıdığını vurgulayan Frangipane, şunları kaydetti:
“Arslantepe sınır bölgesi. O dönem buradan Mezepotamya, Kafkasya, Orta Anadolu ile bağlantı vardı. Denizle de bağlantı vardı. Bu yıl midye gibi şeyler bulduk, demek bağlantı vardı. O zaman kültür medeniyetlerinin burada olduğunu gösteriyor. (UNESCO) Malatya için, Türkiye için, dünya için çok güzel olacak. Prosedür devam ediyor ama benim düşüncem inşallah olacak. Hayatım burada geçti. UNESCO benim için de ödül gibi olacak.”