Hint Okyanusu’nda 2040 kilometrekarelik bir alandaki ada ülkesi Mauritius, en gözde balayı adreslerinden biri.
Ada jet-setin de uğrak yeri. 15 Eylül’de yaz mevsimine giren adayı evlenecek olanlar balayı listesine ekleyebilir.
Sabah Gazetesinden Pelin Kaya’nın Mauritius yazısı;
Mauritius adasına yolculuğumun ilk adımı Emirates Havayolları ile 3,5 saatlik İstanbul-Dubai uçuşu oldu. Dubai- Mauritius arası ise altı saat sürüyor. Bu yolculuk sayesinde ilk kez dünyanın en büyük uçağı Airbus A380 ile tanıştım. Mauritius’a vardığımızda bizi puslu ve yağmurlu bir hava karşılıyor. Burada ara mevsimler yok. Mayıs ortasından eylül ortasına kadar kış, geri kalan aylar ise yaz. Aralık sonundan şubat sonuna kadarki kısa dönemde tropikal mevsimin yoğun yağmurları yaşanıyor. Sıcaklık 33 dereceyi geçmiyor. Özellikle şu sıralar adadaki sıcaklık ideal.
Mauritius toplam 1 milyon 300 bin kişilik nüfusa sahip. İlk ziyaretçiler Araplar olmuş. Ardından Portekizliler uğramış. Portekizliler rağbet etmeyince Hollandalılar adanın yeni ziyaretçisi olmuşlar. Adanın ismi de Hollandalı prens Maurice Van Nassau’dan geliyor. 18. yüzyılda adayı terk eden Hollandalıların yerini bu kez Fransızlar alıyor. Fransızlar sonrası da yeni ziyaretçiler İngilizler oluyor. 1968’de bağımsızlığını ilan eden Mauritius’un cumhuriyet olabilmesi ancak 1992’de gerçekleşiyor. Bu etnik çeşitlilik adanın din, dil, ırkına da yansıyor. Halkın yüzde 52’si Hint kökenli, yüzde 27’si Katolik, yüzde 17’si Müslüman ve yüzde 3’ü de Çinli. Resmi dil İngilizce ama ikinci dil Fransızca. Bir de kendi dilleri Creole konuşuluyor.
Adaya yeşilin her tonu hakim. 70 çeşit palmiye ağacını sadece burada görebilirsiniz. Şeker kamışı tarlalarının içinde kaybolmak, banyan ağaçlarının dev gövdesine sarılıp mis gibi oksijenden sarhoş olmak işten bile değil. Ananas ağaçlarının fazlalığı dikkatimi çekiyor. Boşuna değilmiş. Çünkü ne kadar çok ananas ağacı, o kadar çok yağmur. Adadaki oteller ise son derece lüks. Gece hayatı renkli olmadığından tüm imkanlar otellerde sunuluyor.
Fiyatlar yüksek ama şımartılma derecesini göz önüne aldığınızda verdiğiniz her kuruşa değiyor. Ziyaretim süresince iki otelde kaldım. Constance Belle Mare Plage ve Constance Le Prince Maurice. Sadece balayı çiftleri için değil, kalabalık aileler için de ideal adresler. Çocuk kulübündeki etkinliklerin içinde kaplumbağaları ziyaret etmekten tutun yöresel meyvelerden pasta yapma dersi bile var.
Ayıracağınız bir gün içinde adanın görülmesi gereken tüm önemli noktalarını ziyaret edebilirsiniz. Beni en şaşırtan ve büyüleyen Chamarel köyündeki jeoloji harikası ‘7 coloured earth’ yani ‘7 renkli toprak’ oldu. Bölgedeki volkanik kayanın farklı sıcaklıklarda ve tabakalarda soğuması sonucu oluşmuş. Kahverengi, kırmızı, mor, yeşil, mavi, sarı ve eflatun renklere sahip toprağın yoğun yağışlarda bile bozulmuyor olmasının sırrı hala açıklanamıyor. Bir diğer ilginç olan da, toprağı elinize alıp karıştırsanız bile sonunda yine renklerine ayrışıyor olması. Adanın denizi sığ, sahilleri uzun. Sahiller halka açık.
Herhangi bir tesisin olması upuzun sahillerde yürümenize engel değil. Sizin de benim gibi kumla aranız yoksa burada rahatsız olmayacaksınız. Kum beyaza yakın ve kısa sürede kuruyup kendi kendine dökülüyor. Ama kıyıda bulduğunuz herhangi bir şeyi valizime koyayım, evime götüreyim diye düşünürseniz başınız belaya girebilir. En küçük mercan parçasının bile ülke dışına çıkması yasak. Mauritius büyük şehirlerin keşmekeşinden kurtulup kafa dinlemek için ideal bir kaçış seçeneği. Doğayla bütünleşmenin kucaklaşmanın ne demek olduğunu bu adada bir kez daha anlıyorsunuz. En büyük sarsıntıyı ise geçirdiğiniz huzur dolu günler sonrası şehre dönüşte yaşıyorsunuz. İşte o anda da acaba o geçirdiğim günler hayal miydi diye başlıyorsunuz düşünmeye.
Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 22)