Modanın başkenti Milano, katedrali, La Scala Operası, cam kubbeli tarihi alışveriş merkezi ve Leonardo da Vinci’nin ünlü tablosuyla tarih ve sanatla adından söz ettiriyor.
Sabah gazetesinden Nebahat Koç’un Milano yazısı;
İtalya’nın kuzeyindeki Milano, özellikle tasarım ve moda sektörüyle öne çıkıyor. Hatta kente tasarım ve modanın başkenti deniyor. Tabii ki kent sadece bunlarla sınırlı değil? İstanbul’dan uçuşla yaklaşık iki buçuk saat sonra Milano’dayız. Bir saatlik araç yolculuğuyla da kent merkezine varıyoruz. Şehre geldiğinizde sakinlik kendisini hemen fark ettiriyor. Yollarda trafik keşmekeşi ile gürültü kirliliğine şahit olmuyorsunuz. Düz bir coğrafyaya sahip kentte, İtalyan klasiği olan vespalarla ulaşım hemen göze çarpıyor. Ama bisikleti tercih edenler de azımsanmayacak sayıda. Milanolular, özellikle de kiralık bisikleti kullanıyor. Bu nedenle kentin merkezinde sık aralıklarla bisiklet ve motosiklet parklarına rastlıyorsunuz. Kent ulaşımındaki bir başka ulaşım aracı da raylı sistem (tramvay). Tramvay ağı, kentin çoğunluğuna yayılmış. Ancak, en iyisi yürüyerek cadde ve sokakları keşfetmek. Zaten meydandan her yere yürüyerek kolayca varabiliyorsunuz. Mesafeler yakın.
Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 72)
Balkonsuz bina ilgi görmüyor
Milano da, diğer İtalyan şehirlerindeki gibi dar sokaklara, balkonlu dört-beş katlı binalara ev sahipliği yapıyor. Binalar ve kent bu haliyle korunmuş. Avrupa’da da çokça gördüğümüz balkonların bahçeye dönüştürülmesi burada kente ayrı bir renk ve hava katıyor. Öğreniyoruz ki, Milano’da balkonsuz ev ilgi görmüyormuş. Kent, yeşilliğiyle de öne çıkıyor. Yeşil parkların zorunlu olduğu kentte, yol boyunca sağlı sollu sıralanan ağaçlar korunmuş. Çevre süslemesi ya da peyzaj yok. Doğal bir yeşillik hakim kente.
Heybetli Katedral
Turistlerin akın ettiği duraklara gelirsek… İlk uğrak nokta, Duomo Katedrali. Katedralin heybeti ve estetiği ilk etapta göze çarpan özellikleri. Avrupa’nın dördüncü büyük katedrali tam karşımızda. Katedralin bulunduğu Piazza Del Duomo Meydanı oldukça kalabalık ve hareketli. Dans edenler, alışveriş yapanlar ve de öbek öbek gelen turist grupları…
Tarihi galeri
Meydanın hemen yanındaki Galleria Vittorio Emanuele II de muhteşem. Tarihi mekan, seçkin markaları, kitapevlerinı, kafeleri bünyesinde barındırıyor. Mekan, resimleri, süslemeleri ile insanı adeta büyülüyor. Cam kubbesi ise çarpıcı. Meydan öğleden sonraları çok kalabalık oluyor, yürürken insanlara çarpmamanız mümkün değil.
Da Vinci heykeli
Galleria Vittorio Emanuele II’nin kuzey kapısından çıkınca Leonardo Da Vinci’nin heykelinin bulunduğu küçük meydana geliyorsunuz. Burası da turistlerin bir başka uğrak duraklarından. Milano denince Leonardo da Vinci’nin Son Akşam Yemeği tablosu akıllara gelir. Dominiken Santa Maria della Gracia kilisesindeki yemekhane duvarında asılı bu tablo UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde.
Ayaküstü atıştırmalık
İtalya denince akla makarna ve pizza geliyor. “Denemeden olmaz!” diyerek, öğle yemeğinde bu lezzetleri tadıyoruz. İtalyanlar için yemek hızla geçiştirilecek bir aktivite değil. Ancak fazla zaman ayıramayacak olanlar, içinde peynir ve domates olan küçük boy kapalı pizzayı tercih ediyor. Panzerotti adı verilen bu lezzetli pizza için uzun kuyruklar oluşuyor. Sokakta ayak üstü sohbetleriyle panzerotti’ler bir güzel yeniyor.