Uruguay’ın başkenti Montevideo, Avrupa başkentlerini aratmıyor. Önemli bir ticaret merkezi olan şehir hakkında diğer Latin Amerika başkentlerine göre daha Akdenizli yorumu yapsak yanlış olmaz.
Hürriyet gazetesi okurlarından Alper Aydoğan’ın Uruguay izlenimleri şöyle;
Montevideo, Latin Amerika’nın diğer başkentlerine kıyasla daha çok Akdenizli. Avrupa başkentlerini andırıyor. 3 milyon nüfuslu ülkenin yarısı Montevideo’da yaşıyor. Kentin ismi Portekizli denizcilerden miras. “Bir dağ görüyorum” anlamına geliyor. Halkın çoğunluğu İtalyan, İspanyol kökenli. Kalanı Güney Amerika ve Afrika asıllı. Üç ayrı kültürün zenginlik kattığı bu şehirde insanlar çok neşeli. Plajlar ve yemyeşil parklar en önemli sosyalleşme alanları. Yazın geç saatlere kadar hareketliler.
TARİHİ MERKEZDE
Şehir mimarisinde İspanyol, Portekiz ve İtalyan tarzlarının etkisi apaçık görülüyor. Keşfimize en işlek cadde 18 de Julio’dan başlıyoruz. Latin dünyasının önemli ticaret merkezlerinden biri sayılan bu caddeye, otel, banka ve mağazalar sıralanmış. Ana meydan Plaza Independencia (Bağımsızlık Meydanı) birkaç blok ötede. General Jose Artigas’ın mozolesi meydanın altında. İspanyol kökenli varlıklı bir aileden gelmesine karşın Artigas, İspanyollara karşı bağımsızlık hareketini başarıya ulaştırmış. Meydana bakan binalardan 100 metre yüksekliğindeki Palacio Salvo, görkemli mimarisiyle dikkat çekiyor. 1925’te Buenos Aires’li İtalyan bir göçmen inşa ettirmiş. Uzun yıllar kıtanın en yüksek binası sıfatıyla Uruguay’ın ekonomik gücünü simgelemiş. Günümüzde ev ve ofis. Meşhur ‘La Cumparsita’ tangosu daha önce aynı yerde olan eski binada yazılmış.
URUGUAY TURU İÇİN TIKLAYIN…
Tarihi bir kapıdan geçtikten sonra kafe ve sanat galerileriyle dolu Ciudad Vieja’ya (tarihi bölge) adım atıyoruz. Zamanında varlıklıların yaşadığı bu semt, şehrin önde gelen turistik merkezlerinden. Sokak müzisyenlerin şenlendirdiği Ciudad Vieja, Uruguaylı ünlü ressam ve heykeltıraş Joaquin Torres Garcia’nın müzesine de ev sahipliği yapıyor.
ETLERİ ÇOK LEZİZ
Yokuşlu dar sokaklardan limana doğru inince, İstanbul’daki Çiçek Pasajı benzeri Mercado del Puerto’ya ulaşılıyor. Burası iştah açıcı kokuların birbirine karıştığı bir liman çarşısı. Sakatat dahil envai çeşit et büyük mangallarda pişiriliyor. ‘Parilla’ restoranlarında ‘asado,’ yani ızgara çok popüler. Aileler bu restoranlarda sosyalleşiyor. Pazar günleri gruplar konser veriyor. Uruguay mutfağı Arjantin’inkiyle benzerlik gösterse de et tüketimi daha az. Uruguay’da etlerin çok leziz olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
TANGO SAVAŞLARI
Uruguaylılar tangonun Buenos Aires yerine Montevideo’da doğduğuna inanıyor. Ünlü tango şarkıcısı Carlos Gardel’in bu kentte doğduğu söyleniyor. Gerçekte Gardel, Fransa doğumlu. Latin Amerika’ya göçtüğünde Uruguay vatandaşı olmuş. Sonra Arjantin’e yerleşmiş. Montevideo caddelerinde kulağımıza sıkça tangolar çalındı. Ayrıca ‘candombe’ adlı yerel müzikle tanışma fırsatı bulduk. Kökleri Afrikaya uzanan bu müzik türü, onlarca davuldan oluşan bir orkestranın ritimlerine eşlik eden dansçı kadınlarla sokakları bir karnaval yerine dönüştürüyor. Candombe’nin başrolde olduğu kıtanın en uzun süren karnavalı her şubatta bu caddelerde yaşanıyor. Kökeni sömürge çağına uzanan bu karnaval aslen Afrikalı kölelerden miras. Acıları unutmak, gelenek, din, müzik ve yaşam coşkularını sürdürebilmek için başlatılmış.
İspanyol ve Portekiz etkilerinin rahatça okunduğu bu şehirde okyanus, tarihi binalar, köklü bir kültür, sıcak insanlar keşfedilmeyi bekliyor.
MATE ÇILGINLIĞI
Uruguay’da kahve yerine çılgınca mate içiliyor. Sokakta yürürken, telefonla konuşurken, parkta, bahçede, işyerinde, her yerde, her an… Halk yanında termosla dolaşıyor, birçok yerde ücretsiz sıcak su otomatı bulunuyor. Kafein içeren, antioksidan mate aynı zamanda sosyalleşme vesilesi. Bir elinde sevgilisi, diğerinde sıkıca tuttuğu termosuyla dolaşan, mate içerek keyifli sohbetler yapan pek çok çift gördük. Kabaktan yapılan kupalardan bombilla denilen metal bir kamışla içilen matenin tadına baktık. Hiçbir özelliği yoktu…
Lahmacunu Ermeniler getirmiş
Şehrin hemen hemen her köşesinde ucuz hamburger-hotdog standları yer alıyor. Uruguay’ın en ünlü ana yemeği ‘Chivito’ ise yapı olarak bir sandviç olsa da son derece büyük ve zengin. Hamburgerlerin içine bizdeki kumpir standları gibi çeşitli malzemeler de seçip koyarak şehri turlamaya devam ediyoruz. Montevideo’da gezerken lahmacun görüp şaşkınlığımızı gideremiyoruz. Dünya mutfakları içinde pek de yer etmemiş olmalarına rağmen ülkemizde zevkle tükettiğimiz tanıdık lezzet yüzünüzde hoş bir tebessüm bırakıyor ve Uruguay’daki adı lehmeyun, Ermeniler getirmiş. Lehmeyunun tadına baktık, lezzetliydi.